Ne zamandır Onur’un başının etini yiyorum, gezdiğimiz o kadar yer var hani gezi yazılarına destek olacaktın diye… Söyledim, söylendim ve de uzun süre ara verdiğimiz blog yazılarına kendisinin özel talebiyle San Sebastian gezi notları ile başlamaya karar verdik.
Baştan belirteyim fotoğrafları Onur çekti bu nedenle fotoğrafların kalitesini bu gözle yorumlayın lütfen 🙂
San Sebastian Avrupa’da uzun süredir önemli bir tatil cenneti olarak kabul edilmesine karşılık ülkemiz gezginlerince biraz göz ardı edilen bir lokasyon olmuş ancak gerek gurme turizminin yükselişi gerekse de THY’nin birkaç sene önce Bilbao’ya direkt hat açması sayesinde bizde de popüler olmaya başlamış bir lokasyon. Ayrıca 2016 yılında Polonya’nın Wroclaw şehri ile beraber Avrupa Kültür başkenti unvanını bir sene boyunca taşıyacak bu nedenle de biraz daha göz önünde olacak.
Tarihini, demografisini isterseniz Wikipedia veya bilumum kaynaklardan okursunuz ancak kısaca buranın İspanya’nın Bask bölgesinin başlıca şehirlerinden biri olduğunu ve Baskların ayrılıkçı ve özgürlükçü karakterleriyle kendilerini İspanyollardan ayırdıklarını da belirtmek lazım.
San Sebastian’a ulaşım oldukça kolay. İstanbul’dan THY tarafından direkt Bilbao’ya uçabilirsiniz ki Bilbao ile San Sebastian arası sadece 100 KM. Bilbao’ya vardıktan sonra birkaç seçeneğiniz var ancak en kolayı bizim yaptığımız gibi araç kiralamak ve gerek San Sebastian Bilbao arasında gerekse de San Sebastian çevresinde özgürce gezmek. Tabi araç kiralamanın bazı dezavantajları da yok değil. Özellikle de San Sebastian’ın merkezinde kalıyorsanız arabanıza park yeri bulmak hem güç hem pahalı, biz biraz uzakta olsa şehrin tepelerine bırakmış çok daha ucuza park işini halletmiştik.
Çoğu insanın tercih ettiği yöntem ise direkt havalimanından San Sebastian’a kalkan otobüsler. Zaten küçük olan Bilbao havalimanında terminalden dışarı çıkar çıkmaz genelde bir sıra görürsünüz ki büyük ihtimalle bu sıra San Sebastian otobüsünü bekleyen turistlerin oluşturduğu sıradır. Otobüs’ün üzerinde San Sebastian yazmasını beklemeyin çünkü şehrin Bask adı “Donostia” Eğer otobüsün üzerinde bu yazıyı görüyorsanız hiç durmayın, yaklaşık 17 Euro gibi bir fiyata sadece 1,5 saatte sizi San Sebastian’a götürüyor ki bizim gibi İstanbul’da yaşayanlar için bu süre bazen havalimanından şehir merkezine kadar gelmek için geçen zamana eşdeğer…
San Sebastian her ne kadar Atlas Okyanusu sahilinde olsa da Akdeniz kokan bir şehir. Muhteşem coğrafyası sayesinde bir okyanusdan beklenmeyecek derecede güzel denizi ve Avrupa’nın gurme başkentlerinden biri olarak kabul edilecek derecede iddialı mutfağı ile harika bir tatil vaad ediyor, özellikle de yaz aylarında. Şehre ulaştığınızda hemen hemen tüm yollar sizi sahile çıkartacak ve işte tam bu noktada Atlas Oknayusu’nun daracık bir boğazdan karayla buluştığı “La Concha” plajına ulaşacaksınız. San Sebastian’da gündüz hayat burada atıyor desek yanlış olmaz. Yaşlısı, genci, öğrencisi, zengini, fakiri herkes bir arada ve birbirine aldırış etmeden bu güzel koyda keyifli bir şekilde yüzüyor ve güneşleniyor. Yüzme deyince tabi ki bizim enfes Ege sahillerimiz gibi bir deniz aklınıza gelmesin ama gittiğim bunca ülkede özellikle de okyanusda buraya benzer rahatlıkta yüzülebilecek sahile nadiren rastladığımı da belirtmeliyim.
“La Concha” plajını çevreleyen tepede yer alan İsa Heykeli ve Kale insana küçük bir Rio havası veriyor. Vaktiniz olursa tepeye çıkmanızı ve enfes gün batımını alacağınız ucuz ama enfes bir şarap eşliğinde seyretmenizi şiddetle tavsiye ediyoruz.
Görkemli Belediye Binası, Constitucion Plaza ve Old Town’un dar ama her biri ayrı sürprizle dolu ara sokakları görmeniz gereken diğer noktalar…
Doğrusu eğer yemek, şarap ve deniz üçgeni sizi çok sarmıyorsa San Sebastian biraz hayal kırıklığı yaratabilir ancak güzel yemeğe aşıksanız ve gündüz deniz güneş takılayım akşamları da kendime ziyafet çekeyim diyorsanız da doğru adrestesiniz en az 4 ya da 5 gününüzü şehirde ve çevresinde çok rahat geçirebilirsiniz.
Belki çok tarihi çok da özellikli bir şehir değil San Sebastian. Ancak aşırı turizmden bozulmuş diğer ünlü Avrupa jet sosyetesinin uğrak şehirlerinin tam aksine ayrı bir ruhu olan, buram buram Bask kültürü kokan, sadece sabah ve akşam sahilinde yürüyüş yapıp enfes yemeklerinden tatsanız bile insanı mest edecek bir sahil şehri. Biz şiddetle tavsiye ediyor ve yaz ya da sonbahar aylarında birkaç gününüzü buraya ayırırsanız pişman olmazsınız diyoruz ☺
Kısa Kısa:
– San Sebastian’a gitmek için uçacağınız Bilbao’da birkaç gün geçirebilirsiniz. Bana çok sempatik gelmedi ancak mutfağı San Sebastian kadar olmasa da gayet başarılı. Ayrıca sanatseverler için de kaçırılmamsı gereken Guggenheim Müzesi de bu şehirde…
– Biz San Sebastian’da AirBNB’den kiraladığımız katedral civarında bir evde kaldık. Hem sahile hem de Old Town’a yakındı çok da memnun kaldık. Ancak ben evle uğraşmam lükse önem veririm derseniz de Hotel de Londres’i tavsiye ederim. Bulunmaz Hint kumaşı değil ama denize sıfır konumu ile gayet tatminkar bir konaklama sunacağına eminim.
-Türk olduğunuzu duyunca oldukça sempatik davranıyorlar. Nihat Kahveci’nin San Sebastian takımı olan Real Sociedad’da üne kavuşması da önemli bir etken..
-Gece hayatı öyle çok hareketli sayılmaz, en azından eylül ayında değildi ancak temmuz ve ağustos aylarında çok daha hareketli oluyormuş. Old Town’daki küçük pub’lar akşam yemeği sonrası birkaç drink için ideal. Sonrası için yerel halka danıştık “Be Bop” adlı bar&club’ı tavsiye ettiler ancak İstanbul ve Avrupa’nın diğer eğlencesi ile ön plana çıkan şehirlerine göre çok vasat baştan belirtmekte fayda var.
-Yazıda hep “La Concha”dan bahsettik çünkü denize girmek için en elverişli koy burası ancak nehrin diğer tarafında Zurriola adlı başka bir koy daha var. La Concha’nın aksine korunaklı olmayan bu koy dev dalgalara açık bu da sörfçüler için harika bir ortam anlamına geliyor. Merakınız varsa uğrayabilirsiniz.
Sırada…. San Sebastian’ın enfes lezzet noktaları ve Pintxos yani Bask Tapas kültürü…