Geçenlerde sevgili Sinem Güven’nin bir süre önce hayata geçirdiği yeni projesininin röportajı için Göktürk’te ki mağazasının yolunu tuttuk. Güler yüzü ve tatlı sohbeti ile 5 Moms’ın sorularını içtenlikle yanıtlarken bizler çaylarımızı yudumladık zamanın nasıl geçtiğini anlamadan. Sanırım bir yola çıkılırken en önemlisinin özenmek, emek vermek ve fark yaratmaya çalışmak olduğunun örneklerinden “Markalar Dolap Beklemez”. Hadi gelin girişimci ve anne Sinem Güven’i bir de kendin ağzından dinleyelim.
5 Moms; Sinem Güven’i tanımayan yok. Ama sizi yakından tanıma fırsatı bulmuşken anne, model, oyuncu, iş kadını olarak bildiklerimizin dışında soruyoruz. Sinem Güven kimdir?
Sinem Güven; Maceracı, özgür ruh, bir yerlerde duramayan, sığamayan, dürüst, fazla dobra bir insanım. Ama kendi yolundan da hiç vazgeçmedim, kendim gibi de olmaya devam ediyorum.
S.G.; “Markalar Dolap Beklemez” , Semih ile gardoroplarımızı boşalttığımız bir anda o kadar çok eşyayı bir arada gördüğümüzde “biz ne yapmışız, almışız, almışız” diyerek çıktı ortaya. Semih’e gel bunları değerlendirelim, bir dükkan bulup “Garage Sale” gibi bir yer açalım dedim onun da aklına yattı. Bu dükkanı gördüm 1 aylık kiraladık ve elimizdeki ürünlerin çoğunu sattık ve güzel bir ciro yaptık. Gelenlere de söyledik sadece 1 ay varız, burası bir mağaza değil, aldınız aldınız, 1 ay sonra yokuz diye 🙂 Araya yaz tatili girdi ve geri geldiğimizde 1.derece yakınlarımızdan gelen talepler oldu. Yine bu dükkan kiralıktı ve 10 günlük bir çalışma ile burayı toparladık, parkesi, boyası, ışıklandırması derken 10 gün sonunda mal etiketli bir şekilde içerideydi.
Ben dünyada da bu tarz mağazaları çok gezdim, gördüm, biliyorum. Bu konuda çok iddialıyım, ürünün kalitesiyle, temizliği nerdeyse sıfıra yakın ürünler ve A+ dünya markaları koyuyoruz sadece. Yani insanların bütçelerini üzmeden bu ürünlere daha kolay ulaşması amacımız.
S.G; Buranın ev gibi olmasını istedim. Kapıdan içeriye giren insan, mis gibi koku duysun, müziği duysun, aman bakim de gideyim olmasın, rahat olsun istedim. Evi gibi uzun uzun baksın. İçeri girenine konsepti bilmiyorsa konsepti anlatıyoruz, özellikle baktığı bişey de yoksa, konsepti biliyorsa da serbest bırakıyoruz. Sadece sohbete gelenler oluyor. Mesela “bugün bir şey almaya gelmedim ama burada dolaşmak beni çok iyi hissettiriyor” deyip burada vakit geçirmek isteyenler oluyor.
S.G; ilk 1. Derece tanıdıklarım ile başladım, sonra onların tanıdıkları ile devam ettik. Şimdi ise dışarıdan gelen insanlar da vermek istiyorlar. Benim tedarikçim olmak isteyen önce benim müşterim olmasına özen gösteriyorum. Çünkü bu bir çark. Önce buradan bir alış veriş yapılmalı ki çark dönsün, onun vereceği ürüne de yer açılsın.
Prosedürümüz ise şöyle; Önce ürünün fotoğraflarını istiyorum, fotoğraflar üzerinden ürünleri seçiyorum. Seçtiklerimi canlı görmek için getirmelerini istiyorum. Bakıp bir fiyat çıkartıyorum. Kabul edilirse de ürünü konsinyo olarak alıp, satılırsa da %50 komisyon alıyorum. Karşılıklı ok ise ürünü sahibi kuru temizlemesini yaptırıp getiriyor , etiketlenip askıda yerini alıyor. Ürünler 1 ay burada kalıyor. 1 ay içinde satılmazsa iade ediyorum. Böylece burada hep bir sirkülasyon oluyor. Bir gelen bir sonraki gelişinde farklı bir ürün görüyor.
S.G; Çok yalın giyinen biriyim, çok desen sevmem. Maskülen ve rockera yakınım. Gece kıyafetlerinde de sırt dekoltesini tercih ederim. İnce içi gösteren atlet, tişört, içine siyah çamaşırlar, üzerine blazer ceket altına yırtık jean ile her yere gidebilirim
S.G; Ben de bu işe girmeden çok uzaktım, yapamam diye düşünüyordum o da daha önce gördüğüm kötü örnekler dolayı. Avrupa’da bu işi adam gibi yapan insanları gördükçe, kendim de yaptıkça çoğu tedarikçimin müşterisi de benim 🙂
S.G; Ulaşılabilir lüksle müşteriyi buluşturmak amacımız zaten. E-ticaret sitelerini de örnek alıyorum.
S.G; Gelirimizin %5’ini “Dreamstalk”a bağışlıyoruz. Semih Yalman’ın kurmuş olduğu bir sosyal sorumluluk projesi. Hedefi üniversiteli gençlerin (şimdi artık liseli gençlerine de inmeye başladı) , hayallerini gerçekleştirebilmek için bir köprü oluşturmak. “Dreamstalk” gençlerin hayallerini dinliyor ve bulduğu sponsorlar yardımı ile seçtiği hayallerin bir kısmının gerçekleştirilmesini sağlıyor. Hayal kurmanın kötü bir şey olmadığını, algıyı değiştirmeye çalışıyor. “Dreamstalk” hakkında yarıntılı bilgiye www.dreamstalk.org adresinden ulaşabilirsiniz…
S.G; İnstagram hesabın var sadece, twitter hesabım da var ama hiç aktif değilim artık. Facebook sayfası ise hiç açmadım. İnstastory ara ara çekiyorum ama daha aktif olmak gerektiğinin farkındayım.
S.G; Sabahları spora gidiyorum, mağazaya geliyorum. Yeni ürünler gelip etiketleniyor. Defne’nin okulda çıkma zamanı gidip okuldan alıyorum. Beraber evde yemek yeme, onun ödevleri, tv izleyip, kitaplarımızı okuyup yatıyoruz. Şimdi seramik yapmaya heveslendi.Müzik kulağı çok iyi, güzel dans ediyor, o dalda ilerleyecek gibi bir his var içimde.
S.G; Genetik olarak şanslı doğan insanlardanım. İkincisi İzmirli olmam, ailede gördüğüm beslenme düzeni avantajım var. Aile olarak otgilci bir aileyiz. Çocukluktan gelen beslenme düzeni. Hergün sebze suyu sıkarım kendime. Kendi işimi kendim yapan biriyim, çok hareketliyim. Çok da yavas yemek yiyen biriyim.
S.G; kolay bir hamilelik geçirdim. Normal doğum yaptım. 3 Mart’ta doğum yapacağımı da daha 3. Ayımda söylemiştim doktoruma. Epiduralimde sadece sıkıntı yaşadım. 6,5 ay sadece emzirdim, çok da kaliteli bir sütüm vardı. Uyku problemi de hiç yaşamadık. Sebze, meyve püreleri ile ek gıdaya geçtik.
S.G; Ben çocuğumun annesiyim, arkadaşı değil. En yakını olmak isterim ama dengeler kurulur. Bir de her şeyi sorgular, kafasına yatması gerekir. Bir de benim dedeiğimi yapmadığında sorun yaşamıştır gelir “anne sen haklıymışsın” der. Evin kötü polisi benim. Benim sözüm daha çok dinlenir. Baş başa seyahatlere çıkarız.
S.G; Sokakta insanlar gelip konuştuğunda, birkaç eve röportaja, çekime geldiklerinde fark etti. Bir de ilkokula başladığında şöyle demeler başladığını duyumunu aldım. “Benim annem Sinem Güven” . Sonra oturdum böyle şeyler aslında arkadaşları tarafından antipatik karşılanabileceğini anlattım.
S.G; Anaokulunda bizim için önemli olan eve yakın olması, yabancı lisans eğitimi vermesi, çocuğun iyi bakılması, huzurlu olmasıydı. 3 yıl öyle bir anaokuluna gitti. Ama ilkokula başlayacağı zaman akademik tarafı da önemliydi, disiplinli olması önemliydi. Laik olması çok önemliydi. Çok okul gezdi ve Şişli Terakki çok içimize sindi. Çocuğa ve veliye yaklaşımlarını çok beğendim için tercih ettim.
S.G; Yakın çevremde arkadaşlarımdan deneyimliyorum. Önemli olan açık olsun, anlatsın, gizlenmesin.Sinem Güven’in değerli taşlardan oluşan “Hathi” adlı bir mücevher markası bu projesinden önce hayata geçirdiği ve hala hazırda gümüş üzerine değerli taşlar kullanarak üretime devam bir çalışma. Yine titizlikle hazırlanan takılarda Hindistan’dan Türkiye’ye gelen taşlar geldiğinde üzerindeki negatif enerjiden arındırma için bir çalışmaya tabii tutulup ondan sonra tasarım aşamasına geçiliyormuş.
14 Şubat Sevgililer Günü nam-ı değer Happy Valentine’s Day yaklaşıyor daha önceki yıllarda olduğu gibi burada, burada ve burada beğeneceğinizi düşündüğüm kartlara yer vermek istedim. Sevdiğinize aldığınız hediyenin yanına içten sözlerle yazılmış bir kartın etkisinin azımsanmayacak değerde olduğunu söyleyebilirim 🙂
Ayrıca sadece hediye yanına değil isterseniz birbirini tamamlayan konsepteki sevgililer günü kartlarını çerçevelere yerleştirerek duvarlarınızı veya raflarınızı renklerdirmek için kullanabilirsiniz.
Bir sonraki postta yine birbirinden cici tasarıma sahip kartlar olacak benden söylemesi 🙂
Günümüz annelerinin ve tabii buna kendim de dahilim önceliklerimiz arasında elimizden geldiğince bebeklerimizi doğal/organik besinler ile beslemek ve çocuk sağlığını tehlikeye atacak maddeler içermeyen kıyafetler almayı sayabiliriz. O nedenle 18 aylık oğlum Atlas için organik yiyecekler ile yapılmış yemekler hazırlıyor aldığım oyuncaklar da dahil olmak üzere kullandığımız bir çok eşyasında bazı kriterleri göz önünde bulunduruyorum. Geleneksel çocuk yetiştirme yöntemleri yerine okuyup araştıran ve çocuklarımız için doğruyu seçmeye çalışan bir yaklaşımın sonucu tabii tüm bu titizlenme halleri
yazının devamı…
Yaklaşık 6000 yıllık bir geçmişe sahip olan aromaterapi’nin ilk olarak mumya yapımında eski Mısır uygarlığı tarafından kullanıldığı biliyor muydunuz? Aromaterapinin tedavi ve güzellik maksadıyla kullanımı ise ilk olarak eski Yunan medeniyetlerinde ortaya çıkmış Eski Romalılar aromaterapi yağlarını eski Arap ve Hint medeniyetlerinden getirtip kullanıyorlarmış. Anlaşılacağı üzere kullanımı binlerce yıl önceye dayanan uçucu yağları kullanan bir çok da medeniyet olmuş.
Esasen bir koruyucu hekimlik sistemi olan Aromaterapi’nin kullanım alanı günümüzde kaybolmaya yüz tutmuş olmakla birlikte bitkisel yağların geniş iyileştirici etkileri halen biliniyor ve kullanılıyor. Özellikle günümüzde biz annelerin çocuk beslenmesinden, sağlık sorunlarına kadar kontrollü bir şekilde doğal gıdalara, yöntemlere olan eğilimi gözardı edilemez. O nedenle ilgimi çeken bir konu olduğundan Art de Huile deki bilgilendirme ve mini eğitim toplantısına kaçırmak istemedik ve 5 moms olarak yerimizi aldık. Markanın kurucusu Hülya Kayhan eczacılık fakültesini bitirdikten sonra fitoterapi ve aromaterapi derslerin ağırlıklı olduğu University of London King’s College da yüksek lisans yapmış. Bir çok hastalığa ve şikayete çözüm bulduğu formüllerini gerekli denetim ve izinlerle üretmeye başlamış bir uzman.
Bitkilerden elde edilen uçucu yağların kullanıldığı doğal bir tedavi yöntemi olan aromaterapi; fiziksel tedavinin yanı sıra ruhsal iyileştirmeyi de hedef alıyor ve masaj, kompres, banyo,koklama vb yöntemlerle uygulanabiliyor. O gün biz de soğuk havaların etkisiyle artan soğuk algınlıkları, burun tıkanıkları, bebeklerde gaz sorunu, strese iyi gelecek rahatlatıcı etkisi olan bir çok karışımı yapma fırsatı bulduk. Mesela bir çok konuda faydası olan lavanta, niaouli, palmarosa frenkincence,sage yağlarının ne kadar faydalı olduğunu gördüm.
Doğanın iyileştirici etkisi için denetimleri yapılmış güvendiğiniz markaların ürünlerini uzman kişilerin formülleri ile kullanarak sizde bir çok konuda çözüm bulabilirsiniz.
Kaçamak diyorum çünkü ailece çıktığımız bu mini tatilin tadı damağımızda kaldı. 2 gün çok hızlı geçti ve biz dinlenmiş, eğlenmiş bir şekilde geri döndük. Bizim için ayrıca önemli bir haftasonuydu çünkü yazlık ve yatmadan yatmaya odaya girdiğimiz 2 günlük Bodrum tatilinde Atlas’la yani 17 aylık oğlumla tüm günü otelde geçireceğimiz bir zamanı deneyimle fırsatımız olmamıştı. O nedenle hem bizim hem onun için belirleyici bir kaçamak olacaktı. Nasıl mı geçti? Hemen anlatıyorum 🙂
yazının devamı…